Sızdıran Bağırsak Sendromuna Neden Olan Etkenler Nelerdir?<ul><li>Sık antibiyotik kullanımı</li><li>Akut duygusal veya fiziksel travma yaşamak</li><li>Kronik stres</li><li>Kronik disbiyozis</li><li>Non-steroidal antiinflamatuar ilaçlar, ibuprofen veya bu şekilde etki eden ilaçların kullanımı</li><li>Toksinler</li><li>Karaciğer toksisitesi ve fazla yağ tüketimi</li><li>Alkol bağımlılığı</li></ul>Sızdıran bağırsak gelişimi için risk faktörleri arasında yapısal/anatomik sorunlar, motilite bozuklukları, immün yetmezlik, azalmış sindirim salgıları ve yaşlılık da yer alır.Hangi Tedavi Yöntemleri Uygulanmalıdır? Bu sindirim sistemi hastalığını tedavi etmenin en etkili yolu (çıkar, yerine koy, onar ve dengele) bağırsak iyileştirme protokolünü uygulamaktır. Burada bağırsaklara zarar veren gıdaları ve faktörleri ortadan kaldırıp, bunları terapötik gıdalarla değiştirmek önem taşır. Ek olarak, bütirik asit gibi özel takviyelerle bağırsağı onarmak ve probiyotiklerle mikrobiyomu yeniden dengelemek gerekir. Tedavi başarısını artıran diğer faktörler de stres düzeyini azaltmak, uyku kalitesini artırmak, sigara ve alkol tüketimini sınırlandırmaktır.

Sızdıran Bağırsak Sendromu Nedir?

Sızdıran bağırsak sendromu; çeşitli sebepler ile ortaya çıkan bir sindirim sorunudur. Bu sorun, kan dolaşımına neyin girip girmeyeceğini belirleyen hücre tabakası arasındaki sıkı bağlar (tight junctions) zarar gördüğünde ortaya çıkar. Bu bağlar bağırsaklar ve kan dolaşımı arasındaki geçittir. Normal şartlarda, bağırsakta bulunan sıkı bağlar sadece sindirilmiş besinlerin, mineral ve vitaminlerin geçişine izin verir, ancak bu bağların açılmasıyla birlikte toksinler, bakteriler, sindirilmemiş yiyecek parçacıkları gibi istenmeyen maddeler de kan dolaşımına geçer. Bu yapıda oluşan gevşemeler ‘sızdıran bağırsak sendromu’ olarak adlandırılır. Kan dolaşımına geçen çeşitli mikroorganizmaları ve partikülleri tanımayan bağışıklık sisteminin bu maddelere saldırması otoimmün bir reaksiyonu başlatabilir. Yapılan son araştırmalar, belirtisi olsun veya olmasın otoimmün hastalığı olan neredeyse herkesin sızdıran bağırsak sendromuna sahip olduğunu göstermektedir. Sızdıran bağırsak sendromu çeşitli semptomlara neden olabilir. Besin alerjileri, bağışıklık sistemi hastalıkları, cilt problemleri, nörolojik sorunlar, vitamin eksiklikleri, tedavi edilemeyen depresyon, kronik baş ağrısı, fibromiyalji, kabızlık, ishal, irritabl bağırsak sendromu, kronik yorgunluk gibi pek çok belirti ile kendisini gösterebilir. Bazı kişilerde sızdıran bağırsak mevcudiyetine rağmen sindirim ile ilgili herhangi bir belirti görülmez. Bunun yerine yemek yedikten sonra ellerde ve ayaklarda şişlik, sabahları kaslarda gerginlik ve katılık, belirli yiyecekler tüketildiğinde yaşanan beyin sisi ve dikkat dağınıklığı görülür.

<h4>1. Anti-İnflamatuar Gıdaların Önemi</h4>Anti-inflamatuar gıdalar, iltihaplanmayı azaltarak vücudu koruyan bileşikler içerir. Özellikle omega-3 yağ asitleri, vücuttaki enflamasyon seviyelerini düşürerek kalp sağlığını ve genel sağlığı destekler. Somon, sardalya, ceviz, keten tohumu ve chia tohumu, omega-3 bakımından zengin kaynaklardır. Ayrıca yaban mersini, çilek ve yeşil yapraklı sebzeler gibi antioksidan bakımından zengin gıdalar, hücreleri korur ve hastalık riskini azaltır.<h4>2. Şeker ve Rafine Karbonhidratlardan Kaçınma</h4>Şeker, kronik hastalıklar için önemli bir tetikleyicidir. Rafine karbonhidratlar, hızlı kan şekeri artışına ve inflamasyona yol açarak hastalık riskini artırır. Beyaz ekmek, şekerli içecekler ve işlenmiş tatlılardan kaçınıp yerine tam tahıllar, esmer pirinç ve lif bakımından zengin sebzeleri tercih etmek en doğru adım olacaktır.<h4>3. Lifli Gıdalar ve Bağırsak Sağlığı</h4>Bağırsak sağlığı, vücudun iltihaplanma seviyesini etkileyen önemli bir faktördür. Lif açısından zengin besinler, bağırsaklarda yararlı bakterilerin gelişimini destekleyerek bağışıklık sistemini güçlendirir. Yeşil yapraklı sebzeler, tam tahıllar, meyveler ve baklagiller, bağırsak mikrobiyotasını destekleyerek iltihaplanmayı azaltır. Probiyotik içeren yoğurt, kefir gibi besinler de bağırsak sağlığını korumak için idealdir.<h4>4. Sağlıklı Yağları Tercih Edin</h4>Anti-inflamatuar beslenmede sağlıklı yağlar büyük bir öneme sahiptir. Zeytinyağı, avokado, ceviz ve fındık gibi sağlıklı yağ kaynakları, iltihaplanmayı azaltır ve kalp sağlığını korur. Özellikle zeytinyağı, oleocanthal adlı bileşiği sayesinde vücutta inflamasyonu azaltıcı etkiye sahiptir. Trans yağlar ve doymuş yağlardan (kızartmalar, hazır gıdalar) uzak durmak, genel sağlığınızı korumak için önemlidir.<h4>5. Düzenli Su Tüketimi ve Bitki Çayları</h4>Vücuttaki iltihaplanmayı azaltmanın en kolay yollarından biri su tüketimini artırmaktır. Dehidrasyon, inflamasyonu tetikleyebilir ve toksinlerin vücuttan atılmasını zorlaştırır. Günlük su tüketimine ek olarak yeşil çay, zencefil çayı gibi antioksidan bakımından zengin bitki çaylarını tercih edebilirsiniz.<h4>6. Stres Yönetimi</h4>Stres, vücutta iltihaplanmayı tetikleyen en önemli etkenlerden biridir. Düzenli meditasyon, nefes egzersizleri veya yoga gibi tekniklerle stresi yönetmek, vücudun iltihaplanma seviyelerini kontrol altında tutar. Zihinsel sağlığınızı koruyarak kronik hastalıkların riskini azaltabilirsiniz. Kronik hastalıkların yönetiminde anti-inflamatuar beslenme, hastalık semptomlarını hafifletmek ve genel sağlığı iyileştirmek için güçlü bir yaklaşımdır. Bu beslenme tarzını benimseyerek vücuttaki inflamasyon seviyesini kontrol altına alabilir, hastalıklara karşı doğal bir savunma mekanizması geliştirebilirsiniz. Sağlıklı bir yaşam tarzı için anti-inflamatuar beslenme ilkelerini hayatınıza dahil ederek, hem bedensel hem zihinsel olarak kendinizi daha güçlü hissedebilirsiniz.

Anti-İnflamatuar Beslenme: Kronik Hastalıklarla Mücadelede Beslenmenin Rolü

Kronik hastalıklar, uzun süre devam eden ve birçok insanın yaşam kalitesini düşüren sağlık sorunlarıdır. Araştırmalar, vücutta devam eden iltihaplanmanın (inflamasyon), diyabet, kalp hastalıkları, romatoid artrit ve sindirim sistemi rahatsızlıkları gibi kronik hastalıkların gelişiminde önemli bir rol oynadığını gösteriyor. Anti-inflamatuar beslenme, vücuttaki iltihaplanmayı azaltarak bu hastalıkların etkisini hafifletebilir.

Kan şekeri düzeyi ile ruh hali arasındaki ilişki çift yönlüdür. Kan şekeri ruh halini etkileyebileceği gibi, bir kişinin ruh hali de kan şekeri seviyelerini etkileyebilir. Yapılan bazı çalışmalar ruh hali ve stresin kan şekeri seviyelerinde dalgalanmalara neden olabileceğini göstermektedir. Bunun nedeni, stresli koşullar altında kortizolün karaciğerdeki glukoneogenez yoluyla protein depolarından yararlanarak vücuda glikoz sağlamasıdır. Bu enerji, kişinin herhangi bir stres faktörü ile savaşmasına ya da kaçmasına yardımcı olur. Ancak, uzun vadede yüksek kortizol sürekli olarak glikoz üreterek kan şekeri seviyelerinin yükselmesine neden olur. Bu çift yönlü ilişkideki dengeyi korumak kişinin hem fiziksel hem de ruh sağlığını, aynı zamanda kurduğu ilişkilerin kalitesini artırmaya yardımcı olur. Kan şekeri dalgalanmalarında gelişebilecek olası semptomları bilmek, bu semptomların yönetiminde hem kişinin hem de çevresindekilerin durumu daha iyi yönetmesini sağlayabilir.

Diyabetin Ruh Sağlığına Etkileri

Diyabet fiziksel sağlığı olduğu kadar ruh sağlığını da etkileyen metabolik bir hastalıktır. Kan şekerinde meydana gelen değişiklikler ruh halini doğrudan etkileyebilir. Hiperglisemik veya hipoglisemik ataklar geçirmek kişinin düşüncelerine etki edebileceği gibi yaşamının tüm alanlarına sirayet edebilir. Bu durum kişide stres yaratabileceği gibi sosyal ilişkilerine de olumsuz şekilde yansıyabilir. Diyabetin bu tür etkilerinin olduğunu bilmek, kişinin kendisiyle ve çevresindeki insanlar ile daha sağlıklı ilişkiler kurmasına yardımcı olabilir.Yüksek kan şekeri ruh halini şu şekilde etkileyebilir:<ul><li>Konsantrasyon güçlüğü</li><li>Gerginlik ve kaygı</li><li>Yorgunluk veya düşük enerji</li></ul>Aynı zamanda, vücut kan şekerini dengelemek için adrenalin salgılayabilir. Bu salınım ile vücudun savaş ya da kaç tepkisi aktif hale gelir. Bu da şu şikâyetlere yol açabilir:<ul><li>Baş dönmesi</li><li>Görme bozuklukları</li><li>Yüksek farkındalık</li><li>Huzursuzluk</li><li>Sinirlilik</li></ul>Ruh halini etkileyebilecek düşük kan şekeri belirtileri ise şunlardır:<ul><li>Sinirlilik</li><li>Endişe hissi</li><li>Kafa karışıklığı</li><li>Koordinasyon, konsantrasyon ve karar verme güçlüğü</li><li>Saldırganlık ve sabırsızlık</li><li>Kişilik ve davranış değişiklikleri</li></ul>

Bütüncül Beslenme

Bütüncül beslenme ile sağlığınızı ve canlılığınızı yükseltin

Holistik tıp, hastalığı nasıl tedavi edeceğini belirlemeden önce insanları hasta eden süreçleri tanımlar. Hastalığın seyrinden ziyade hastalığa neden olan koşulların nedenlerini sorgulayarak bu nedenler için çözümler bulmayı amaçlar. Bu yaklaşıma uygun olarak, holistik beslenme, zihinsel, fiziksel ve ruhsal faktörlerinizi değerlendirerek fonksiyonel bozuklukları ortaya çıkarıp tedavi etmeye odaklanır. Beslenme, holistik yaklaşımda en önemli konudur. Çünkü kronik hastalıkların en büyük nedeni bağırsak geçirgenliği ve bağırsaklarımızdaki bakteri dengesizliğidir. Burada yapılması gereken, doğru yiyecekleri seçerek uygun beslenmeyi bir yaşam tarzı haline getirmektir.

Hücrelerinizi ve bağışıklık sisteminizi besleyin

Aralıklı Oruç

Aralıklı oruç devrimine katılın ve sağlığınızı dönüştürün

Aralıklı oruç, belirli bir zaman dilimi içinde oruç ve yeme dönemlerinin dönüşümlü olarak uygulandığı bir beslenme düzenidir. Hangi yiyeceklerin yenileceğini belirtmez, ancak ne zaman yenileceğine odaklanır. Yaygın oruç yöntemleri arasında 16/8 yöntemi (16 saat oruç ve 8 saatlik yeme penceresi) ve 5:2 yöntemi (5 gün normal yeme ve 2 gün kısıtlı kalori alımı) bulunur. Aralıklı oruç, kilo kaybı, insülin duyarlılığında iyileşme ve diğer sağlık göstergelerinde potansiyel faydaları nedeniyle popülerlik kazanmıştır.

Uzun süreli oruç ile vücudunuzu iyileştirin

Zayıflama

Kilo verme hedeflerinize ulaşın ve daha sağlıklı bir size ulaşın

Günümüzün en önemli sağlık sorunlarından biri obezitedir. Bunun en önemli sebepleri hareketsiz yaşam ve kötü beslenme alışkanlıklarıdır. Bu programla öncelikle, kişinin kilo vermesini engelleyen engeller belirlenir. Detaylı bir değerlendirme sonrasında gerekliyse tıbbi uygulamalardan yararlanılır. Daha sonra, kişinin bir yaşam tarzına dönüştürebileceği bir beslenme planı oluşturulur. Aynı zamanda, kişi daha sağlıklı alışkanlıklar geliştirmesi konusunda desteklenir. Bu noktada amacımız, kişinin sadece fazla kilolarından kurtulmasını sağlamak değil, aynı zamanda kilo koruma programımızla kişinin eski haline dönmesini önlemektir.

Vücudunuzu dönüştürün, hayatınızı güçlendirin

Gebelik Döneminde Beslenme

Bebeğinizin geleceğini doğru beslenme ile oluşturun

Dünyanın en güzel ve özel duygularını tatmaya başladığınız şu günlerde, beslenme şekliniz sizin ve bebeğinizin sağlığı için çok önemli. Gebelikte bebeğin büyüme ve gelişmesinin, annenin aldığı besinlerin bebeğe plasenta ile taşınması sonucu olduğu unutulmamalıdır. Çünkü bebek tüm enerji ve besin öğesi gereksinimlerini annenin depolarından karşılar. İyi beslenme, gebeliğin her dönemi için önemlidir. Gereğinden fazla kalori kısıtlamak veya kilo artışının çok az olması erken veya düşük doğuma sebep olabilir.

Bebeğinizin büyümesi ve gelişimi size bağlıdır

Emzirme Döneminde Beslenme

Emzirme döneminde beslenmenin önemini küçümsemeyin

Emzirme döneminde anne, hem kendi besin depolarını dengede tutmak hem de bebeğinin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli ve dengeli bir diyet uygulamalıdır. Emzirme, hem anne hem de bebek için çok faydalıdır. Sizinle bebeğiniz arasındaki bağı güçlendirecek ve hamilelik sırasında aldığınız fazla kilolardan kurtulmanıza yardımcı olacak harika bir dönemdir. Emzirme döneminde sağlıklı beslenme, anne ve bebek için çok önemlidir. Anne sütü, bebeğinizin ilk altı aydaki tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek dengeli bir besindir. Bebeğinizin ihtiyaçlarını kaliteli bir şekilde karşılama konusunda önemli bir rol oynarsınız. Emzirme sırasında süt miktarını artırmak için yapılan hatalar nelerdir? Emzirme döneminde, süt miktarını artırmak amacıyla annelere çevreleri tarafından sıklıkla şekerli yiyecekler önerilir. Ancak, bu dönemde artan ihtiyaçları karşılamak için sağlıklı ve dengeli bir diyet yeterlidir. Ayrıca, sütün miktarı kadar kalitesi de önemlidir. Kalitesiz gıdalarla sütünüzü artırmaya yönelik yollara başvurursanız, sütünüz yeterli kalitede olmayabilir. Bu nedenle, bu kalori açığını sağlıksız gıdalar yerine sağlıklı gıdalarla kapattığınızda, hem hamilelik dönemi ağırlığınızın üzerine emzirme döneminde kilo almanızı önlemiş olursunuz hem de bebeğinizi daha kaliteli bir süt ile beslersiniz. Emzirirken ihtiyacınız olan besin maddeleri miktarı nedir? Anne sütü üretimi, vücudumuz için enerji talep eden bir süreçtir. Emziren kadınların günlük kalori ihtiyacı yaklaşık 450-500 kcal civarındadır. Ancak, kalori ihtiyacınız yaşınıza, günlük aktivite düzeyinize, kısacası bireysel ihtiyaçlarınıza göre değişebilir. Emzirmenin faydaları nelerdir? Anne sütü, soğuk algınlığı, grip ve diğer enfeksiyonlara karşı koruma sağlayabilir. Emzirilen bebeklerin astım, ishal, kulak enfeksiyonları ve çocukluk çağı obezitesi gibi sorunlara yakalanma riski de daha düşüktür.

Bağını güçlendir, yolculuğu besle

Online Diyet

Hayatınızı kişiselleştirilmiş online diyet planları ile dönüştürün

Şehir dışında olanlar veya işte yüz yüze görüşmeye zamanı olmayanlar, sağlıklarından ödün vermeden hızlı ve kolay bir şekilde hedeflerine ulaşmak isteyenler ve motivasyon sorunları yaşayanlar için bir-birine özel online diyet sistemiyle kilo vermek ve sağlıklı bir şekilde beslenmek çok kolay. Online görüşmeler için hangi uygulamaları kullanıyorsunuz? Haftalık video aramaları yaptığımız Whatsapp, Skype, Zoom, Google Meet gibi uygulamalar aracılığıyla sistemi kullanıyoruz, sizi daha yakın hissettiriyoruz. Online diyet programına nasıl başlanır ve süreç nasıl işler? Programa başlamadan önce, öncelikle sizi daha iyi tanımamızı sağlayacak detaylı bir form gönderiyoruz ve doldurduğunuz formun ışığında müzakerelere başlıyor ve size uygun bir beslenme programı ile ilerliyoruz.

Sağlığınıza giden yol, sadece bir tık uzakta

GAPS Diyeti

Vücudunuzu içten dışa besleyin

GAPS diyeti, Gut and Psychology Syndrome (Bağırsak ve Psikoloji Sendromu) diyeti anlamına gelir. Bu diyet, diyeti önemli ölçüde değiştirerek bağırsak astarının iyileşmesini ve sağlığının yeniden kazanılmasını amaçlar. GAPS diyeti, otizm, ADHD, depresyon, anksiyete ve otoimmün hastalıklar gibi birçok durumun, toksinlerin, sindirilmemiş gıdaların ve bakterilerin kan dolaşımına girmesine izin veren sızdıran bağırsak nedeniyle oluştuğu hipotezine dayanır. Bu durum, sistemik iltihaplanmaya ve beyin fonksiyonunun değişmesine yol açar. GAPS Diyetinin Temel Bileşenleri; 1. Tanıtım Diyeti: Bu başlangıç ​​aşaması, bağırsak astarının iyileşmesine yardımcı olan kolayca sindirilebilen gıdaların tüketilmesini içerir, örneğin ev yapımı kemik suları, püre çorbaları ve fermente sebzeler. Altı aşamaya ayrılmıştır ve gıdalar toleransa bağlı olarak kademeli olarak tanıtılır. 2. Tam GAPS Diyeti: Tanıtım diyetini tamamladıktan sonra bireyler, daha geniş bir gıda çeşitliliğini içeren Tam GAPS Diyeti'ne geçiş yapar. Bu aşama, organik etler, balık, yumurta, fermente gıdalar, sebzeler ve fındık gibi gıdaları vurgularken işlenmiş gıdalar, tahıllar, şeker ve belirli nişastalı sebzeler ile süt ürünlerinden kaçınmayı önerir. 3. Takviye: GAPS protokolü, bağırsak sağlığını desteklemek için probiyotikler, balık yağı, sindirim enzimleri ve vitamin ve mineral takviyeleri gibi özel takviyeleri önerir. 4. Detoksifikasyon ve Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Diyet değişikliklerine ek olarak, GAPS diyeti, düzenli güneşe maruz kalma, yeterli uyku ve toksik olmayan temizlik ve kişisel bakım ürünlerinin kullanımı gibi detoksifikasyonu destekleyen uygulamaları teşvik eder.

Sindirim uyumunu geri kazanın

Eliminasyon Diyeti

Eliminasyon Diyeti ile hayatınıza canlılık kazandırın

Sindirim sisteminin merkezi olan ve ikinci beyin olarak tanımlanan bağırsakların sağlığı, tüm metabolizmayı etkilemektedir. Kısacası, kronik hastalıkların altında yatan temel neden, bağırsaklarımızın sağlıksız olmasıdır. Eliminasyon diyeti, bağırsak onarımı sağladığı için bütüncül tıbbın en önemli diyet modellerinden biridir. Enflamasyonu azaltmak ve bağırsakları iyileştirmek amacıyla kullandığımız eliminasyon diyeti ile birçok otoimmün hastalığın tedavisini destekliyoruz. Eliminasyon diyeti sürecinde, enflamasyonu artıran besinler belirli bir süre için diyetinizden çıkarılır ve bağırsak resetlenerek, vücudunuzdaki toksik yük ortadan kaldırılır. Eliminasyon diyeti nasıl uygulanır? Eliminasyon diyeti iki aşamadan oluşur. İlk aşama, en az 21 gün süreyle bağırsak mikrobiyotasına risk oluşturabilecek gıdaların diyetten çıkarılmasıdır. İkinci aşama "yeniden tanıtım" dönemidir. Yeniden tanıtım, çıkarılan gıdaların belirli bir süre içinde alınarak tetikleyici durumların tespit edilmesidir. Eliminasyon diyeti ne kadar sürer? Eliminasyon diyeti, 21 ile 42 gün arasında süren bir diyet modelidir ve süre, hastaların şikayetlerine bağlı olarak daha uzun olabilir. Tedavi sürecinde eliminasyon diyetinden hangi gıdalar çıkarılır? • Şeker, tatlandırıcılar ve bu içeriklere sahip gıdalar • Gluten içeren tahıllar ve unlar (buğday, arpa, çavdar, bulgur, makarna) • Süt ve süt ürünleri (peynir, yoğurt, kefir, ayran) • Baklagiller (mercimek, nohut, kuru fasulye, kuru börülce, bakla, barbunya) • İşlenmiş et ürünleri (salami, sosis) • Kabuklu deniz ürünleri (karides, kalamar, midye) • Mısır • Sığır eti • Soya ve soya içeren ürünler • Alkol - kahve - çikolata • Yer fıstığı • Domates, biber, patlıcan ve patates gibi gece gölgesi bitkileri (zorunlu değil, ancak eklem ağrısı olanlar için çok yararlıdır) Eliminasyon diyetinin amacı nedir? Enflamasyonu azaltmak ve bağırsağı iyileştirmek için oluşturulan beslenme programı, Haşimoto, ürtiker ve fibromiyalji gibi birçok otoimmün hastalığı tedavi etmeyi amaçlamaktadır.

Optimal sağlığınızı keşfedin

Histamin Diyeti

Histamin Diyeti ile histamin seviyelerinizi kontrol altına alın

Histamin diyeti, vücutta yüksek histamin içeren veya histamin salınımını tetikleyen gıdaların tüketimini azaltmayı amaçlayan bir beslenme şekline atıfta bulunur. Histamin, vücut tarafından üretilen ve bazı gıdalarda bulunan bir kimyasal bileşiktir. Histamin intoleransı veya duyarlılığı olan bireylerde aşırı histamin seviyeleri, baş ağrıları, ürtiker, burun tıkanıklığı, sindirim sorunları ve daha fazlası gibi çeşitli belirtilere yol açabilir.

Dengeyi bulun, sağlıklı yaşamı benimseyin

Ketojenik Beslenme

Ketojenik diyet ile vücudunuzu besleyin ve daha sağlıklı bir yaşamın potansiyelini açığa çıkarın

Ketojenik diyet, sağlıklı yağların yüksek, proteinin ılımlı ve karbonhidratların minimal miktarlarda tüketildiği bir diyet yaklaşımıdır. Karbonhidrat alımını ciddi şekilde kısıtlayarak vücut ketosis durumuna girer; burada, karbonhidratlardan gelen glukoz yerine enerji için yağa başvurur. Ketozis sırasında, karaciğer yağı ketonlara dönüştürür; bunlar beyin ve vücut için alternatif bir enerji kaynağı olarak hizmet eder. Bu metabolik değişiklik, kilo kaybı, insülin duyarlılığında iyileşme, zihinsel açıklıkta artış ve enerji seviyelerinde yükselme gibi birkaç faydaya yol açabilir. Ketojenik diyet, epilepsi gibi belirli nörolojik durumların yönetiminde de umut vaat etmiştir.

Kişiselleştirilmiş diyet planları ile
hayatınızı dönüştürün

Hemen Bir
Randevu Alın

Kişiselleştirilmiş diyet planları ilehayatınızı dönüştürün

Hemen BirRandevu Alın

Kişiselleştirilmiş diyet planları ile
hayatınızı dönüştürün

Hemen Bir
Randevu Alın